DİN-İNSAN MÜNASEBETLERİ

03 Kasim 2007

 

 

 

GÜVENLİK BAĞLAMINDA DİN-İNSAN İLİŞKİLERİ

 

Prof. Dr. Ali ÖZEK

Yabancı Diller ve Meslekî Diller Üniversitesi Başkanı

 

 

Güvenlik insanın en önemli kaygılarından biridir. Güvenlik olmadan rahat bir hayat yaşamak imkânsızdır. Can güvenliği, mal güvenliği ve ibadet güvenliği gibi yaşamın ana esaslarını oluşturan güvenlik meseleleri güvence altına alınmazsa hayat yaşanmaz hale gelir.

İnsanoğlunu yöneten en önemli duygu ve itici güç, ondaki inançtır. İnancın içine din, dünya görüşü, kişinin arzuları, duyguları, zevkleri ve hayat anlayışı girer ki, işte insanın hayatını bunlar tanzim eder. Bu sebeple insanlığın bilinen tarihinde toplumları ve milletleri yöneten ve yönlendiren, hak ya da batıl hep din yani inanç olmuştur. Bilinen tarihte ortaya çıkan dinlere şöyle bir bakacak olursak görülür ki, zaman içinde bazı değişikliklere uğrasa bile hak ya da batıl bütün dinler tesirlerini sürdüre gelmişlerdir. Örneğin Budizm, Hinduizm, Konfüçyanizm, Zerdüştilik, Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık.

O zaman şöyle bir soru sormamış gerekiyor: Din nedir?

Din kelimesi lügat olarak mükâfat, ceza, itaat, ibadet anlamlarını taşır.

Terim olarak ise din, hak veya batıl bir şeye inanmak ve onu kabullenip hayatta uygulamaktır. Bilindiği gibi din olgusu, hak din ve batıl din olmak üzere ikiye ayrılır.

Hak dinler, Allah tarafından gönderilmiş bir peygambere dayanan dinlerdir. Bunlar Yahudilik, Hıristiyanlık, sabiilik ve Müslümanlık gibi dinlerdir. Bunlara semavi ve kitabi dinler denir. Zira bu dinlerin kitabı vardır. Ve bu kitaplar o dinin peygamberine vahiy olarak gelmiştir.

Batıl dinler ise bir peygambere dayanmayan dinlerdir. Ancak Kur’ân’da geçen iki ayete göre beşerî dinlerin de bir kısmı semavî yani Allah tarafından gönderilmiş bir Peygamber tarafından getirilmiş olabilir. Mesela Budizm gibi. Fakat zamanla beşerileştirilmiştir.

Kur’ân’daki ayetler şöyledir: “Kim hidayet yolunu seçerse bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur. Kim de doğruluktan saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiç bir günahkâr da başkasının günahını üstlenemez. Biz, Peygamber göndermediğimiz kimseye azap edecek değiliz” İsrâ/15. Anlamı her kavme peygamber gönderdik demektir.

Biz seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) gelmiştir.” Fâtır/24.

 

Din neden gereklidir?

Diğer canlılardan farklı olarak manevî ve ruhî değerlere sahip bulunan insanın bir boşluk içinde yaşaması imkânsızdır. İnsan, hak veya batıl bir şeye inanmak zorundadır. İçinde yaşadığımız dünyaya ve tarihe baktığımızda bu kürede yaşayan insanların kahir ekseriyetinin bir dine inandığını görürüz. Elbette aramızda ateistler ve inkârcılar vardır, ama bunların sayıları çok azdır. Bu itibarla din ve inanç her millet, her devlet ve her kişi için gereklidir. Daha önce demiştik ki, “Kişiyi yöneten ve yönlendiren onun inancıdır”. İşte bu bir gerçektir.

 

DİN TERÖR İLİŞKİSİ

 

Aslında hiçbir dinde şiddet yoktur. Dinler insanların mutlu olmalarını ister. Herkesin hak ve adalete riayete etmesini ister. Bu sebeple dinin bizzat kendisinde şiddet ve terör yoktur. Ama herhangi bir dine inanmış bulunan kişi terörist veya şiddet taraftarı olabilir. Bu sebeple o teröristin inandığı dinin kötülenmesi yanlıştır. Mesela Hıristiyan veya Müslüman birisi terörist olursa budan dolayı bütün Hıristiyanlar ve Müslümanlar terörist mi sayılacaktır.

Hıristiyan veya Müslüman olan terörist şayet gerçek bir Hıristiyan veya Müslüman olsaydı, inancı gereği terörist olmaması gerekirdi.

Bu konuda bazı örnekler vermek gerekirse şunları nakledebiliriz:

Zerdüşt dinine inananlar, günahlarının bağışlanması için Hindistan’dan Bakü’daki Mabede sürünerek gelirlerdi. Orada sönmemiş kireç üzerine sırt üstü yatarak vücutlarını yakıyorlardı. Onlara bunları Zerdüşt mü emreretti? Hayır, bunları sonradan gelen yorumcular yaptı. Mesela zenginler bu eziyetleri kendileri çekmiyor, para verip fakirlere yaptırıyorlardı.

Buda insanlara “Benden sonra heykelimi yapın ve onlara tapın mı dedi?” Hayır bunu sonradan gelenler yaptı.

Geçmişte Amerika’da bir Hıristiyan tarikatı mensupları Topluca intihar ettiler. Bunu onlara Hıristiyanlık mı emretti? Hayır.

Uganda’da bir Hıristiyan gurup kendilerini yaktılar. Bunu onlara Hz. İsa mı emretti? Hayır.

Amerika’nın keşfinden sonra yerlileri acımasızca öldüren Hıristiyanlara bunu dinleri mi emretti?

Kur’ân’da geçtiğine göre Uhdut’luları diri diri yakan Yahudilere bunu Hz. Musa mı emretti?

Hariciler Hz. Ali’yi şehit ettiler Bunu onlara İslam mı emretti? Şiilik de bir yorumdur Hem de siyasi bir yorum.

Demek ki, bu insanların sadece adları Hıristiyan veya Müslüman’dır. Bu sebeple teröristin mensup olduğu dinin, onun yaptığı kötü işler sebebiyle kötülenmesi son derece yanlıştır.

Hatta terörist kendi örgütüne dini bir ad takabilir. Bu durun maalesef şu anda bazı İslam ülkülerinde vardır. Mesela bir terörist gurup örgütüne “İslamî Cihat” adı takıyor. Hâlbuki yaptığı işler İslam’a aykırıdır. İşte bu terörist güya kendi aklınca dini kendi kötü emellerine alet ediyor.

Dinin asıl hedefi, insanların güvenliğini ve mutluluğunu sağlamaktır. Ancak tarihte müşahede ettiğimiz gibi bazı din adamları, yanlış yorumlarıyla dini hedefinden saptırmıştır. Zaten dinlerin hedeflerinden saptırılmalarında din adamlarının çok büyük sorumlulukları vardır.

Meşhur İslam âlimlerinden İbnul-Kayyım el-Cevzî şöyle anlatır:

Dinin bütün hükümleri adalettir, dürüstlüktür, rahmettir, insanların mutluluğunu ister. Dinin emirleri ve yasaklarının hepsi insanın iyi olması içindir.

Dinin herhangi bir meselesi, adaletten zulme, rahmetten gaddarlığa, maslahattan mefsedete, hikmetten abese geçtiğinde bunlar artık din ve şeriat olmaktan çıkar.

İman Gazalî de dinin geliş sebebini şöyle anlatır: Din insanın aklını, imanını, can güvenliğini, neslini ve malını korumak için gelmiştir.

Peygamberler hep sevgiyi, hoşgörüyü, insanlarla iyi geçinmeyi, yardımlaşmayı, dürüst olmayı, kimseyi incitmemeyi, herkese iyilik yapmayı tavsiye etmişlerdir. Mesela Hz. İsa “Birisi sana bir tokat vurursa ona öbür yanağını göster. İsterse bir de oraya vursun” demiştir.

Hz. Muhammed de “Size iyilik yapana, iyi davranana siz de iyilik yapın ve iyi davranın. Size kötülük yapana ve kötü davranana da iyilik yapın ve iyi davranın” demiştir.

 

GÜVENLİK NASIL SAĞLANIR?

İnsanlar arasında güvenliğin sağlanması için toplumlarda şu hususların gerçekleşmesi gerekir.

 

1.      Toplum fertlerinin gerçekçi bir eğitim ve öğretimden geçirilmesi

Eğitim ve öğretim, insanın gelişmesi ve gerçek anlamda insan olması için çok önemlidir. Hatta şöyle diyebiliriz: Eğitim-öğretim görmemiş bir insanın hayvandan fazlaca bir farkı yoktur. Biz bunu ilkel kabilelerde yaşayan insanlarda görmekteyiz. Bu ilkel kabilelerin böyle ilkel kamları, onlara Peygamber gelmemiş olmasındandır. Çünkü İnsanların gerçek muallimleri peygamberlerdir. Onlar insanların yücelmesi için çalışmışlardır.

 

2. Toplumda adaletin sağlanması

Şayet toplum fertlerinden bazıları kendilerine iyi davranılmadığını, haksızlık yapıldığını düşünürse zamanla bu kişi topluma ve insanlığa düşman olur ve sonunda şiddete başvurur. Bu duruma düşen insan artık her türlü kötülüğü yapar. Binaenaleyh toplumda güvenliğin sağlanması için adalet mekanizmasının iyi çalışması, devleti idare edenlerin adam kayırmaması, herkesin hakkını almasını sağlaması, adaletle yönetmesi, yapılacak yanlışlıklara fırsat vermemesi gerekir. Devletin en önemli görevi, insanlar arasında adaleti sağlamaktır. Haklı hakkını almalı, haksız ve suçlu da cezalandırılmalıdır.

 

3. Hakça paylaşımın sağlanması

Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Fakirlik neredeyse küfür olayazdı” burada “küfür” den maksat dinine ve inancına göre davranmaz. Fakirlik sebebiyle kötü işler yapar, demektir. Buna göre fakir bir insan inancını kaybederse her türlü kötülüğü yapar.

Güvenliğin sağlanması için toplumda fakir biçare kimselerin bulunmaması gerekir. Buradaki fakirlik, yiyeceği ve barınacağı olmayan ya da ortada kalmış kimsedir. Bu durumda olan kimse ya kendine kıyacak veya da başkasına zarar verecektir. Sosyal adalet ve sosyal yardımlaşma toplum güvenliği için çok önemlidir. 

 

4. İşsizliğin giderilmesi

Toplumlarda güvenliği tehdit eden en önemli mesele işsizliktir. Bir toplumda işsiz insanların bulunması son derecede çetin problemleri doğurur. Bu durum pek çok iyi niyetli insanları kötülüğe itebilir. Düşünün ailesi ve çocukları olan bir kimse işsiz kalırsa, o kimse iş buluncaya kadar nasıl bir halet-i ruhiye içine girecektir.

Bu sebeple toplumda güvenliğin sağlanması için devletin işsizlik problemine çözüm getiresi gereklidir.

 

5. Dinî terör olmaz

Dinin adını kullanan guruplar, dini istismar ediyorlar.

Din adına misyonerlik olabilir. Her dinin misyonerleri, davetçileri vardır. Bunlar eğer inandığı dinin prensiplerine göre davet yaparsa burada şiddet ve terör olmaz. Mesela Müslümanların nasıl misyonerlik yapacakları, insanları İslam’a nasıl davet edecekleri Kur’an’da net biçimde gösterilmiştir. Nahl Sûresi 125. âyetinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Allah yoluna, İslam’a insanları hikmetle (bilgi ile ) davet et. Güzel sözler söyle şayet tartışman gerekirse güzel biçimde tartış. Sertlik gösterme. Zira Allah, yoldan sapanları çok iyi bilir. Hidayete erenleri de çok iyi bilir.”

Binaen aleyh misyonerlik faaliyeti gösterenleri başka bir art niyeti yoksa şiddet kullanması söz konusu olamaz.

İnanca bağlı terör şayet varsa bu durum sadece dini bilgisi olmayan veya çok az  dini bilgisi olan kimselerde ve muhitlerde görülür. Zira teröristler cahilleri çok çabuk kandırırlar.

 

Netice:

Dine bağlı terör olmaz. Ancak teröristler dini istismar ederler. Elbette terörist kişilerin de bağlı olduğu bir dini ve inancı vardır. Bazı İslam ülkelerinde ortaya çıkan selefîlik akımına bağlı şiddet hareketleri görülmüştür. Burada teröristler, cahil Müslümanları kandırarak bazı şiddet olaylarına karışmışlardır. Bu kişiler dini istismar edenlerdir.

 

Benzer Konular

EVKAF TOPLANTISINDA SUNULAN TEBİĞ

8-10 eKİM 2009 tarihinde Medine-i Münevvere'de yapılan toplantıda sunulan "Mukayesetü'l-Evkafi'l-Cedide bitürkiye mea'l-evkafi'l-İslamiye" başlıklı Arapça tebliğ metni

AİLE ve AHLAK

Dünya İslam Birliği'nin Mekke'de 31 Mayıs-2 Haziran 2008 tarihlerinde tertiplediği İNSANLIĞIN ORTAK OLDUĞU AİLE VE AHLAK konulu toplantıda sunduğum Arapça tebliğ metnimdir.

HAC MENASİKİ

MENASİKÜ'L-HAC TEBLİĞ METNİ