Açılış Konuşması-Şiilik Toplantısı

14 Temmuz 2006

12-18 Şubat 1993 Tarihleri Arasında

İstanbul Tarabya Otelinde Aktedilen

"Milletlerarası Tarihte Ve Günümüzde Şîîlik"

Sempozyumunun Açılış Konuşması

 

Prof. Dr. Ali ÖZEK

Değerli Konuklar

İslâmî ilimler Araştırma Vakfı'nın tertip ettiği "Tarihte ve günümüzde şîîlik " toplantısına hoş geldiniz. Vakfımız İSAV, İlmî araştırma yapmak ve araştırıcı alimler yetiştirmek gayesiyle kurulmuş bir ilmî araştırma müessesesidir. 1970 yılında kurulan vakfımız, şimdiye kadar 20 civarında tartışmalı ilmi toplantı gerçekleştirmiş ve bunları yayınlamıştır. Şu anda açılışını yapmakta olduğumuz bu toplantı, vakfımızın ilk uluslararası toplantısıdır.

Şîîlik ile ilgili araştırma 3 sene kadar önce Prof. Dr. Ruhi Fığlalı yönetiminde başlatılmıştı. Bu araştırmaya ülkemiz üniversitelerinden 16 değerli ilim adamı katıldı. Vakfımız, bu bilim adamlarının araştırmalarını fiilî gözlemlerle geliştirmek maksadıyla, İran İslâm Cumhuriyetine iki haftalık bir ilmî gezi tertip etti ve araştırma böylece tamamlanmış oldu.

Tebliğler halinde burada sunulacak olan bu araştırmalarımızla biz;

1-     Özellikle ülkemiz ilim çevrelerince pek fazla tanınmayan Şîîliği ilmi olarak tanımayı ve tanıtmayı,

2-     Şîîlik-Sûnnîlik şeklinde bilinen İslâm mezheplerinin özelliklerini, dayandıkları esasları, ilmî ölçüler içinde ele almayı ve izahını yapmayı hedefledik.

Bilindiği gibi İslâm, iman esasları itibariyle üç ana temel üzerine kurulmuştur:

1- TEVHİD inancı yani bir tek Allah'a inanmak ve "sadece O'na kulluk etmek.

2-     NÜBÜVVET, yani Hz. Muhammed (s.a.v.)'i peygamber kabul etmek ve Onun vahiy olarak getirdiği Kur'an'a inanmak ve onu ana düstur kabul etmek.

3-     MEAD, yani öldükten sonra dirilip hesap vermeğe, dünyada iyi olanların orada iyi karşılık, kötü olanların da kötü karşılık alacaklarına inanmak.

Bu üç esası kabul eden herkes müslümandır, mü'mindir. Kur'an'ın ifadesiyle "Bütün mü'minler kardeştirler". Görünürdeki farklar, genelde yoruma dayalı mezhebi farklardır ki

bunlar müslümanlar arasında sonu gelmeyen ihtilâfa, anlaşmazlığa ve düşmanlığa sebeb olmamalıdır. Zira yukarıda belirtilen üç esasa iman eden her ferd, davranışı ne olursa olsun, müslümandır, ehl-i imandır, ehl-i kıbledir.

Ehli sünnet anlayışına göre amel imandan cüz değildir. İslâm'ın evrenselliğini hayata geçirmek , müslümanlar arasında birlik ve beraberliği kurabilmek için fertlerin ne yaptıklarına değil ne düşündüklerine bakmak durumundayız. Ancak bu şekilde birliği beraberliği, karşılıklı yardımlaşmayı sağlayabiliriz. Zira hayatta önemli olan iman birliği, ülkü birliği ve hedef birliğidir.

Böyle ilmî toplantılar yoluyla biz çeşitli ülkelerin ilim adamlarını bir araya getirip tanıştırmak ve kaynaştırmak istiyoruz. İnanıyoruz ki âlimlerimiz bir araya gelirler aralarındaki ilmî görüş farklarını karşılıklı tartışırlarsa , fıkhî mezheplerde olduğu gibi itikadî mezhepler arasındaki görüş farkları da yumuşatılmış olur.

Bize göre önemli olan, ne yaptığımız değil ne düşündüğümüzdür. Kanatimizce İslâm'ın ilk asırlanndaki yüksek seviyede gerçekleşen ilmî ve teknolojik gelişmelerin sebebi, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve ilk dört asırlık dönemde Osmanlılar'da yaygın olan hürriyet anlayışıdır. İslâm, Özgürlüğe ve kişinin şahsiyet kazanmasına çok büyük Önem vermiştir. İslâmda her ferd tek başına sorumludur. Bu da ancak ferdin hürriyetini, kişiliğini kazanmasıyla gerçekleşir.

Fikir hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, düşündüklerini anlatma, tartışma ve yayma hürriyeti, teşebbüs ve serbest dolaşma hürriyeti gibi insan olmanın ve yaşamın vazgeçilmez esaslarını teşkil eden hürriyetler bir toplumda mevcut değilse O toplum ne ilim yapar ne de teknoloji üretir.

İsîâm dini hem Kur'an hem de sünnetin ifadesiyle tebliğ, teşvik, kolaylık ve hoşgörü dinidir. İslâm'ın verdiği savaş, insanları zorla müslüman yapmak savaşı değil, yukarıda sayılan hürriyetlerin insanlar tarafından serbestçe kullanılması savaşıdır. Zira hidayet de dalâlet de Allah'tandır. Allah hidayet vermedikçe kimse kimseyi müslüman yapamaz. İslâm tebliğci, müjdeleyici, sakındıncı, affedici bir dindir. İslâm'da hadlerin dışında şer'î ceza yoktur. Tarih boyunca İslâm ülkelerinde devlet reislerinin, âlimlerin içtihadlarına dayanarak uyguladıkları tâzir cezaları, beşerî yorumlara dayandığı için şer'î değil örfî'dir, içtihadıdır. İnsanları günahlardan uzaklaştırma, iyiliklere yöneltme düşüncesi, eğer korumacılık ve baskı derecesine ulaşırsa şer'î olmaktan çıkar. Çünkü her fert iyiyi ya da kötüyü kendi hür iradesiyle seçmelidir. İslâm'ı anlatmanın ve yaymanın en iyi yolu örnek eğitim ve öğretimden geçer. Ancak bu eğitim ve öğretim Kur'an'a ve sünnete uygun olmalıdır. Allah Teâîa hayrın da şerrin de yaratıcısıdır. Günah da sevap da yaşamın vazgeçilmez parçalarıdır. Onun için Kur'an'da af, mağfiret ve rahmet âyetleri çoğunluğu teşkil eder. Önemli olan şirk'ten uzak tevhid esasına dayalı sağlam bir imandır. Onun için insanların ne yaptıklarına değil ne düşündüklerine önem vermek gerekir. İşte bu ilmî toplantıda anlatmağa çalıştığımız hedef ve ana fikir etrafında ilmî müzakereler ve tartışmalar yapılacaktır.

Sözlerime son verirken böyle tarihî bir önemi olan bu toplantıya katılanlara teşekkür eder, toplantımızın faydalı, bereketli geçmesini ve hayırlara vesile olmasını cenabı Allah'tan niyaz ederim.

 

12-18 ŞUBAT 1993 TARİHLERİ ARASINDA İSTANBUL TARABYA OTELİNDE AKTEDİLEN " MİLLETLERARASI TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ŞÎÎLİK " SEMPOZYUMUNUN KAPANIŞ KONUŞMASI

Prof. Dr. Ali ÖZEK

1-     Bu toplantıda yapılan müzakereler ve tartışmalar sonunda bir sonuç bildirisi yayınlanmasına gerek görülmemiştir, çünkü bu, ilmi bir toplantıdır. Ancak toplantıya katılanlar, ilim adamlarının aralarındaki ilmi ilişkileri güçlendirmeleri, İslâm'ın meselelerini birlikte müzakere etmeleri ve tarafların görüşlerinin daha fazla açıklık kazanması için, ileride akdedilecek diğer toplantılarda aynı şekilde faaliyetlerin gerekliliği üzerinde görüş birliğine varmışlardır.

2-     Üç gün süren ilmi çalışmalar esnasında Türkiye'den ve pek çok İslâm ülkesinden katılan âlimler arasında müşahede edilen kardeşlik ruhu, bilgi alışverişi, tanışma faaliyetleri takdirle karşılanmış ve yapılan ilmi müzakereler sonunda aşağıdaki esaslar üzerinde ittifak edilmiştir.

 

a)      Kur'an-ı Kerimde herhangi bir tahrifin, ziyade ve noksanın söz konusu olmadığı hususunda ittifak edilmiştir.

b)     Sunnet-i Nebeviyyenin İslâm'ın ikinci kaynağı olduğu te'yit edilmiştir.

c)     İslâm dininin insanlığa intikalinde Sahabe-i kiramın güvenilir kimseler oldukları kabul edilmiştir.

d)     Ehl-i Beyt'e dua ve salavatın, her müslümanın dini görevi olduğu vurgulanmıştır.

e)     Bu toplantının bir başlangıç olduğu, bundan sonra böyle toplantıların yapılması gerektiği, ileride yapılacak benzeri toplantılar vesilesiyle İslâm kardeşliğinin, müslümanlar arasında birlik, beraberlik ve yardımlaşma ruhunun güçlendirilmesi temenni edilmiştir.

 

Benzer Konular

İSLAM VE DEMOKRASİ TOPLANTISI AÇILIŞ KONUŞMASI

İSAV, bugüne kadar millî ve milletlerarası 57 tane Tartışmalı İlmî Toplantı yap­mış ve bunların ürünlerini kitap hâline getirmiştir. Beşinci Uluslararası Tartışmalı İlmî Toplantının konusu İslâm ve Demokrasidir.

MATURİDİ TOPLANTISI AÇILIŞ KONUŞMASI

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve İslami İlimler Araştırma Vakfınn müştereken düzenlenlediği "Büyük Türk Bilgini İmam Mâtürîdî ve Mâtürîdîlik” konulu Tartışmalı İlmî Toplantı 22 Mayıs 2009 Cuma günü, 14.00-19.00 saatleri arasında Bağlarbaşı Kültür Merkezi Salonu’nda; 23-24 Mayıs 2009 Cumartesi ve Pazar günleri ise 09.30-19.00 saatleri arasında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Salonu’nda akdedilmiştir. Bu toplantının açılış konuşmasının Türkçe, Arapça ve İngilizce metinlerine ulaşmak için TIKLAYINIZ...

Namaz ve cami

18-19 Ekim 2008 tarihinde yapılan Namaz ve cami konulu toplantının açış konuşması