DEVLET OLMA ve DEVLETİN ÖNEMİ

07 Ekim 2006

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DEVLET OLMA ve DEVLETİN ÖNEMİ

 

Prof. Dr. Ali ÖZEK

 

Devlet, insanlığın oluşturduğu en büyük organizasyondur.

Türk Dil Kurumu’nun sözlüğü devleti şöyle tarif eder:

“Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasî bakımdan teşkilâtlanmış millet ve milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.”

Büyük Larousse da şöyle tarif eder:

“Kültürel birliği olan ve kurumlaşmış bir iktidar tarafından yönetilen bir insan gurubunun, sınırlarla belirlenmiş bir toprağa yerleşmesi sonucunda meydana gelen siyasî toplum.”

İslam Ansiklopedisi şöyle der:

“Belli sınırlar içinde insan topluluğuna ait siyasî hâkimiyetin teşkilâtlanmış şekli.”

Rehber Ansiklopedisi de şöyle anlatır:

“Bir ülkede, bir hükümete ve ortak kanunlara bağlı olarak yaşayan bir milletin veya milletler topluluğunun meydana getirdiği siyasî varlık. Genel ve klâsik bir ifadeyle, belli bir toprak üzerinde müstakil bir teşkilât kurmuş insan topluluğuna, devlet denir.”

Buraya kadar serdettiğimiz tariflerden anlaşıldığı gibi devlet, bireysel, doğal ve siyasî unsurlardan oluşur. Bu unsurlar maddî olarak nüfus yani vatandaş, ülke yani sınırları belli toprak ve hâkimiyettir.

Dünyadaki bütün milletler, üzerinde yaşadıkları toprakları korumak için ölürler. Vatan o kadar önemli olmasaydı, insanlar onun uğrunda ölürler miydi? Vatan mukaddestir; onu korumak vatandaşın görevidir.

 

Her milletin bir bayrağı vardır ki, o vatanı sembolize eder. Milletler bayrağa yapılan hakareti, ülkeye yapılan saldırı kabul etmişlerdir.

Meşhur Türk şairi Mithat Cemal Kuntay şöyle der:

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır”

Burada benim vurgulamak istediğim husus devlettir. Devlet olmadan hiçbir şey olmaz. Hayatta ferdin en değerli varlığı devletidir. Devletin her fendinin devletine sahip çıkması, onu yaşatması, uğrunda seve seve ölmesi gerekir. Genç Kazak Devleti’nin vatandaşları, bu hususa önem vermelidir.

Bu dünyada devlet olmak o kadar kolay bir şey değildir. Bu sebeple her vatandaş devletini sevmeli, yeri geldiğinde devletin menfaatini kendi şahsî menfaatinden üstün tutmalıdır.

Şurası bir gerçektir ki, bir milletin kendi adıyla millet ve ulus olarak devam etmesi diline bağlıdır. Dilini unutmayan ve onu geliştiren milletler yok olmazlar. Ama bir millet devlet olmak istiyorsa dinine ve inancına sahip çıkmak zorundadır. Sağlam bir inancı ve dini olmayan milletler devlet olamazlar, olsalar da onu devam ettiremezler. Zira devletin çimentosu ve harcı dindir. Toplulukları bir arada tutan, fertler arasında yardımlaşmayı sağlayan anlayış dinden gelen anlayıştır.

Burada şu hususa da dikkatinizi çekmek istiyorum. Tarih boyunca ve günümüzde en çok devlet kurmuş millet Türk Milleti’dir. Şu anda bile ondan fazla Türk devleti vardır. Ama Türklerin tarih boyunca ve şimdi çok büyük bir eksikleri vardır: Türkler kendi ana dillerini geliştirmemişlerdir. Bugün mevcut Türk devletlerinin fertleri birbirlerini anlamakta zorluk çekmektedirler. Türkler arasında öncelikli olarak bir ortak dil oluşturulması gerekmektedir. Bugün Türk boylarının konuştuğu Türkçe 8 ana lehçe ve 32 ağızdan oluşmaktadır ki, tam 40 çeşit Türkçe vardır. Benim yaptığım bir araştırmaya göre, bugünkü Rusya Federasyonu,74 özerk bölgeden oluşmaktadır. Bunlardan 24 tanesi, Türk halklarının yaşadığı bölgelerdir.

Bu duygu ve düşüncelerle Kazakistan Cumhuriyeti’nin 15. kuruluş yılını candan kutlar, başta cumhur başkanımız Sayın Nur Sultan Nazarbayev olmak üzere devleti idare edenlere hayırlı başarılar diler, Kazakistan halkına da Allah’tan sıhhat, afiyet ve mutluluklar niyaz ederim.

Yaşasın Kazakistan!!!

Benzer Konular

Ali Özekin telif ettiği el-KEŞŞÂF maddesi: İBN EBÛ ŞERÎF, Burhâneddin Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi.

Müellifin telif ettiği maddeler veya madde bölümleri İBN EBÛ ŞERÎF, Burhâneddin Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi. el-KEŞŞÂF الكشّاف Mu‘tezile âlimlerinden Zemahşerî’nin (ö. 538/1144) ağırlıklı olarak dirâyet metoduyla yazdığı tefsiri. Müellif: ALİ ÖZEK

KÜRT MESELESİ

Kürt meselelesinin dünü ve bu günü

RAMAZAN ve ORUÇ

Orucun şer'î tarifi şöyledir: Oruç tutmaya ehliyetli bir kimsenin imsak vaktinden iftar zamanına kadar vücudun bâtın hükmünü hâiz olan iç kısmına bir şey idhal etmek ve cima yap­maktan, ibadet niyetiyle kendini tutması yâni menetmesidir.