SALMAN RÜŞTÜ

14 Agustos 2006

BATIDAKİ HAKLAR BATILILAR İÇİNDİR

 

 

 

 

 

 

 

 

Selman Rüşdü’ye arka çıkan Batı'nın özgürlük, insan hakları din ve vicdan hürriyeti, insanlara saygı konularındaki anlayışı belli olmuştur. Onların nazarında bunlar, sadece Batı'lı Hıristiyanlar içindir. Zira Güney Afrika'da millî haklarını isteyenler öldürülür; Batı katillerin yanındadır. Amerika'da zencilere hakaret edilir ve öldürülür; Batı yine katillerin yanındadır. Filistin' de masum insanlara, tabiî haklarını istedikleri için işkencenin ve ölümün her çeşidi uygulanır; Batı ve Amerika yine yahudinin yanındadır. Kıbrıs'ta millî ve dinî haklarını isteyen Türk'ler öldürülür; Batı bunun yanındadır. Bulgaristan'da Müslüman Türk'lere inançlarından dolayı, her çeşit insanlık dışı zulüm tatbik edilir; Batı susar. Daha bunlara benzer yüzlerce olay vardır dünyada... ve Batı'nın tavrı bellidir. Birkaç beyanatla geçiştirilir. Ama Müslüman olduğunu iddia eden sapık biri Salman İslâm'a hakaret ettiğinde bir başka Müslüman onun öldürülmesini isterse kıyamet kopar. Neden? Bu adam, bir milyardan fazla mü'mini bulunan İslâm'a alenen hakaret etmekte, İslâm'ın ana esaslarını inkâr etmektedir? Bu adamın hiç mi suçu yoktur? Mukaddes sayılan değerlere, inançlara hakaret etmek Batı kanunlarında da suç değil mi?

0 halde nedir bu Salman olayı? Bir anda Batı'lı devletleri savaş vaziyeti almaya sevk eden sebep nedir? İşte akıl erdirilmesi güç olan mesele budur. Ortaya koydukları gerekçe, düşünce hürriyeti. Peki, düşünce hürriyeti, başkalarının inancına, kutsal değerlerine saldırmak mıdır?

 

 

DUYGUSALLIĞIN KÖTÜ AKIBETİ

 

 

 

 

 

SALMAN RÜŞTÜ diye birisi çıkıyor, İslâm ı inkâr eden, O'na hakaret eden bir roman yazıyor. Duygusal bir olay. Eğer aklını kullansaydı en azından hakaret etmezdi. Zira onun İslâm'ı tenkit ya da inkâr etmesi kendine ait bir haktır. İnsanlar Müslüman olup-olmamakta serbesttir. İslâm daima akla, mantığa hitap eder. "İslâm Dini'nde zorlama yoktur..." (el-Bakara,256) .

Olaya adı karışan Humeynî, İslâm ın mürted yani dinden çıkan hakkındaki ahkâmı ortada iken hissine kapılarak -eğer doğru ise- Selman'ın öldürülmesi emrini veriyor. Bu da bir duygusallıktır. Eğer aklını kullansaydı elbette bu adamın önce sorguya çekilmesini, muhakemesini emredecekti. İslâm'da suçlu kişi muhakeme edilmeden cezalandırılmaz.

Selman olayında Avrupa'nın ve dünyanın ileri gelen dev­letleri yıldırım hızıyla toplanarak İran'a karşı savaş vaziyeti alıyorlar. Ne olmuş? Humeynî, dünyada bir milyardan fazla mü'mini bulunan semavî din İslâm'a hakaret eden Selman'm öldürül­mesini istemiş, yani öldürmemiş, sâdece istemiş. İşte kopkoyu bir duygusallık örneği. Eğer onlar da akıllarını kullansaydı elbette böyle hareket etmeyeceklerdi.

Böyle duygusallıklar yüzünden insanoğlu tarihte çok kan dökmüştür. Doğu'da ve Batı'da sorumluluk taşıyan kimselere, Allah' m insanoğluna verdiği en yüce nimet olan aklı ve sağduyu­yu kullanmalarını tavsiye ederim.

*

 

Benzer Konular

TÜRKİYE’DE SÜRÜP GİDEN İDEOLOJİK TARTIŞMALAR

Türkiye’de Demokrasi, Cumhuriyet, Laiklik ve Atatürkçülük üzerinde yapılan tartışmalar aslında “karaltıya taş atmak” veya “olmayan bir şeyi hayal ederek var sanmak” gibi oldukça gülünç ve hatta ilkel bir davranış biçimidir. Bir başka ifade ile “Belli bir inancı veya hayat anlayışını benimseyip, herkesin kendisi gibi düşünüp yaşamasını istemektir” ki her iki davranış biçimi hem zararlıdır ve hem de özellikle yaşadığımız asrın demokrasi, insan hakları, din ve vicdan hürriyeti gibi ana prensiplerine aykırıdır. Fakat ne yazık ki bunlar 21. Yüzyıl Türkiye’sinde fiilen yaşanmaktadır.

ZEKÂT KİMLERE VERİLEBİLİR?

ZEKÂT NERELERE VERİLEBİLİR? Zekâtın nerelere verileceği Tevbe Sûresi’nin 60. ayetinde şöyle anlatılır: Zekâtlar Allah’ın emrettiği bir farz olarak; 1. Yoksullara, 2. Düşkünlere, 3. Zekât toplayan memurlara, 4. Gönülleri İslâm’a ısındırılması düşünülen kimselere, 5. Esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyen esirlere ve kölelere, 6. Borcuna karşılık malı olmayan borçlulara, 7. Allah yolunda çalışanlara(cihd edenlere), 8. Parasız kalmış yolculara verilir.

KUR’AN’IN MUHTEVASI

Kur’ân, tüm kâinattan bahseder. Bu itibarla Kur’ân’ın mevzuuna göre tarifi şöyledir: Kur’ân, kâinatın geçmişini, şimdiki halini ve geleceğini anlatan bir kitaptır.