Osmanlı'da Din ve Vicdan Hürriyeti Toplantı açış konuşması

17 Temmuz 2006

AÇILIŞ KONUŞMASI

 

Prof. Dr. Ali ÖZEK

Muhterem Başkan, Yurt dışından ve yurt içinden teşrif eden değerli ilim adamları ve konuklar

Her konuda ilmî araştırmalar yapmak ve yaptırmak,  bu çalışmalar aracılığı ile araştırıcı âlimler yatiştirmek gayesiyle kurulmuş bulunan İslamî İlimler Araştırma Vakfı (İSAV), şimdiye kadar yaptığı ilmî araştırma faaliyetlerine   "Osmanlı'da Din ve Vicdan Hürriyeti" konulu araştırmasıyla bir yenisini daha ilave etmiş bulunmaktadır.

Böyle bir araştırmaya neden ihtiyaç duyulmuştur. Bilindiği üzere Cumhuriyetimizin 76.  yılında ve Milâdî 2000. yılının eşiğinde olmamıza rağmen ülkemizde ve dünyanın pek çok ülkesinde hâlâ insanlar arasında, başta din ve vicdan hürriyeti olmak üzere insanı insan yapan pek çok temel hak ve hürriyetler tartışmaya konu olmaktadır. Bir Türk atasözünde "Tarih,  geleceğin öğretmenidir" denilmiştir.

Bilinmesi gereken bir gerçektir ki, tarihi yani geçmişimizi, bilmemiz, gelecekte yapacaklarımıza ışık tutacaktır. Bu itibarla bizden öncekilerin bu konulara nasıl baktıklarım ve nasıl uyguladıklarını bilmekte önemli faydalar vardır.

Her hangi bir topluluğun ilim ve teknolojide ilerlemesi, her şeyden önce hür düşünmeye bağlıdır.

İnsanoğlundaki itici güç, inanç gücüdür. İnançlar hak veya batıl olabilir. Önemli olan inanmaktır. Nitekim Kur'an'da bu konu ile ilgili olarak pek çok âyet gelmiştir. Bir kaç örnek verelim:

"Dinde zorlama yoktur.  Doğru ile eğri ayırt edilmiştir." (el-Bakara/256). İsteyen istediği gibi inanma hakkına sahiptir. Ancak bunun böyle olabilmesi için ortamın, din, vicdan ve fikir hürriyeti ortamı olması şarttır. Hürriyetler kısıldığı zaman daima toplumlar bozulur. Ahlaksızlıklar çoğalır. İnsanlar ikiyüzlü olurlar.

"(Ey Muhammed) müslüman olmaları için insanları zorlayacak mısın? (bunu yapma)" (Yunus/99). İnanan, bilip düşündükten sonra inansın veya inanmasın. Zorlama, münafıklığı getirir ki, o da inkardan daha kötüdür.

"De ki, hak din İslam, Rabbiniz tarafından gelmiştir. Dileyen inansın, dileyen de inkâr etsin" (ei-Kehf/29).

Sadece şu üç âyete bakarsak, din ve vicdan hürriyetinin bizzat Kur'an'ın emri olduğu anlaşılır.

Ama dün ve bugün görüyoruz ki müslüman idareciler de dahil olmak üzere pekçok ülkede devlet yöneticileri, insanın bu tabii ve vazgeçilmez hakkını engellemişler veya engellemeye çalışmışlardır.

Din ve vicdan hürriyetinin temini için şu hususların mutlaka uygulanması gerekir.

1-             Devletler  Adalet  Devleti  olmalı  asla  hiç  bir  ideoloji içermemelidir. Tarihe şöyle bir göz atarsak görürüz ki ideoloji içeren idareler, yani ideolojik devletlerin hepsi,   din ve vicdan hürriyetini daima baskı altında tutmuşlardır. Örnek vermek gerekirse komünist idareler, sosyalist idareler, şövenist idareler, devrimci idareler, belli bir dini devlet dini kabul eden idareler hep birer zulüm makinesi gibi çalışmışlardır.

Ülmemize gelince,   bizdeki    idareciler    meseleyi kavrayamadıkları için devrimcilik, Atatürkçülük ve laiklik adına din, vicdan   ve   fikir   hürriyetlerini   devamlı   olarak   baskı   altında tutmuşlardır.  Kanaatimce bu davranışlar bir yanlış anlamanın ürünüdür. Şöyle ki, devrimciliği, Atatürkçülüğü ve Lâikliği devlet idaolojisi telakki ederek bütün vatandaşların devrimci atatürkçü ve laik olmalarını arzu etmişlerdir. Ayrıca idarecilerin İslam’a karşı olan tutumları veya anlayışları da, hürriyetlerin kısıtlanmasında etkili olmuştur. Çünkü Devletin millet için var olduğunu, milletin de farklı dinlerden, inançlardan ve mezheplerden ve de inanmayanlardan hatta komünist,   sosyalist gibi düşüncelere kendilerini kaptıranlardan oluştuğunu hiç düşünmemişlerdir. Halbuki devlet vatandaştan sadece devletine bağlılık ve itaat istemek hakkına sahiptir. Vatandaşın inancına karışmaya hakkı yoktur. Bilakis devlet bütün vatandaşların haklarını korumakla yükümlüdür. Devlet onun için adalet ve hakkaniyet devleti olmak zorundadır. İşte Osmanlı Devleti adalet devleti idi   Bu gün yaşadığımız dünyada Amarika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi devletler, adalet devletidir. Din, vicdan ve fikir hürriyeti üzerinde vatandaşlarına baskı yapmazlar ve herkesin hakkını korurlar.

3- Kanaatimce şu husus çok önemlidir. Allah Teâlâ, bu dünyada kullarından iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin hasta ile sağlıklının genç ile yaşlının, ahlaklı ile ahlaksızın, inanan ile inanmayanın bir arada yaşamalarını ve bunu başarmalarını istemiştir. İşte devletin görevi bu dengeyi sağlamaktır. Zira toplumda hatta bir ailede her çeşit insan bulunabilir. Bunların bir arada yaşamaları gerekir.    Ama ahirette durum farklı olacaktır. Orada iyiler kötülerden, inananlar inanmayanlardan ayrılacaktır.

Ahir zaman peygamberi bu uygulamayı bizzat yapmıştır. Bilindiği gibi Medine Site Devleti'nde beş ayrı inanca sahip toplulukları bir arada idare etmiş, kimsenin inancına karışmamış ve onları İslama zorlamamıştır.

Bu guruplar şunlardır:

1- Müslümanlar

2-Yahudiler

3-   Hristiyanlar

4-        Münafıklar

5-        Hiç inanmayanlar ve müşrikler

Hatta asr-ı saadette Hz. Muhammed, suç işleyen bir yahudiye " İslam hukukuna göre mi, yahudi hukukuna göre mi ?" cezalandırılmak istediğini sormuş, yahudi İslam hukukunu tercih etmiştir. Çünkü o suçun cezası yahudi hukunkunda daha ağır imiş. Bu uygulama esas alınırsa, vatandaşın, kendisim cezalandıracak kanunu da kendisinin tercih etmesi gerekir.

Bu bize şunu anlatır; Devlet olarak yaşamak başka, inanmak veya inanmamak başka. Devletin görevi adaleti uygulamak, asayişi temin etmek ve ülkeyi korumaktır.

Bize göre mesele gayet basittir. Eğer devlet ideolojileri kaldırır, her şeyde adaleti ve hukukun üstünlüğünü esas kabul ederse, inancı ve düşüncesi ne olursa olsun her vatandaşa aynı mesafede olursa işte o zaman din, fikir ve vicdan hütrriyeti teminat altına alınmış olur.

Şunu da unutmamak gerekir. İnancı ve düşüncesi ne olursa olsun, her hangi bir vatandaş devletini yıkmak istemez. Tabii casuslar hariç.   Ama her vatandaşın anayasaya göre meşru yoldan devleti ele geçirmek ve idareci olmak hakkı vardır. Bazı idareciler vatandaşın bu hakkına da tepki gösteriyorlar.

Bunun sebebi devletin ideolojik devlet olmasındandır. Şu anda devleti idare edenlere sormak gerekir: "Bu makamlar ve mevkiler size miras olarak mı verildi?"Siz nasıl idareci olmuşsanız, sizin gibi her vatandaşın da buna hakkı vardır. Adalet, insan haklan, demokrasi, cumhuriyet idaresi bunu gerektirir. Nitekim Mustafa Kemal Atatürk de "Hâkimiyet Kayıtsız şartsız milletindir" demiştir. Millet nasıl bir yönetim istiyorsa devlet öyle yönetilir. Devlet idaresini ele geçiren bazı kişi veya kuruluşların, ideolojik yönden millete baskı yapmağa, onlara, "şöyle inanacaksınız" demeye hakları yoktur.

Burada, görüşlerine katıldığım Yargıtay Başkanı Sayın Sami SELÇUK'un adlî yıl açış konuşmasında dile getirdiği şu cümleleriyle sözümü bitirmek istiyorum: "Düşünceleri, inançları yasaklamayan, yalnızca barış içinde tartıştırıp yarıştıran, adalet imbiğinden geçmiş ve insanları özgürleştiren bir hukuk: Böyle bir hukukun egemenliğinde, düşünce ve inançlara eşit uzaklıkta, karar süreçlerine kattığı halkına güvenen,  yansız ve meşruluğunu halktan alan güçlü bir devlet istiyorum."

Biz de bunu istiyoruz.

 

 

 

Benzer Konular

İSLAM VE DEMOKRASİ TOPLANTISI AÇILIŞ KONUŞMASI

İSAV, bugüne kadar millî ve milletlerarası 57 tane Tartışmalı İlmî Toplantı yap­mış ve bunların ürünlerini kitap hâline getirmiştir. Beşinci Uluslararası Tartışmalı İlmî Toplantının konusu İslâm ve Demokrasidir.

MATURİDİ TOPLANTISI AÇILIŞ KONUŞMASI

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve İslami İlimler Araştırma Vakfınn müştereken düzenlenlediği "Büyük Türk Bilgini İmam Mâtürîdî ve Mâtürîdîlik” konulu Tartışmalı İlmî Toplantı 22 Mayıs 2009 Cuma günü, 14.00-19.00 saatleri arasında Bağlarbaşı Kültür Merkezi Salonu’nda; 23-24 Mayıs 2009 Cumartesi ve Pazar günleri ise 09.30-19.00 saatleri arasında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Salonu’nda akdedilmiştir. Bu toplantının açılış konuşmasının Türkçe, Arapça ve İngilizce metinlerine ulaşmak için TIKLAYINIZ...

Namaz ve cami

18-19 Ekim 2008 tarihinde yapılan Namaz ve cami konulu toplantının açış konuşması